Kirlenmiş Hayatlar...
Gözünüzün içine baka baka yalan söyleniyorsa bir durup düşünmenize gerek kalmamıştır. Neden mi? Yalan kadar yalanı söyleyenin de inandırıcılığı tükenmiştir. Güven duygusu yok olmuştur. Bu ülkenin yasal zemininde kim ne yapmak istiyorsa özgürlükler çerçevesinde yapıyor... Özgürlük adı altında fazlasını bile...
Buna mani bir durum söz konusu değil. Benim özgürlük sınırımda, senin özgürlüğünün sınırının esamisi bile okunmuyor. O kadar özgürüz ki... Bu ülkenin değerlerine saldıracak kadar... Hiçbir gelişmiş ve demokrasi havarisi kesilen ülkede olmadığı kadar... Hangi etnik unsura tabi olursanız olun, bu ülkeyi el birliğiyle yaşanmaz hale getirebiliyoruz. Sonra çıkıp ortaya siyasi hamaset yapabiliyoruz.
Hatta ve hatta yaşadığın ülkeyi gidip bir yerlerde şikayet dahi edebiliyorsun.
Haksız şikâyetin cezası evin içinde bile karşılıksız kalmaz. Düşün ki devlet refleksinde bile senin yaptığın bu şımarıklıklara göz yumuluyor. Hep bir sabır, hep bir tahammül... Ama nereye kadar! Hep isteyeceksin ama vermeyeceksin.
Yok öyle yağma... Kirli hayatınla etrafı daha fazla kirletmene müsaade edilemez.
Her yaptığını hak göremezsin. Ortalığı yakıp yıkma hakkını bu millet sana vermiyor.
Kamu düzenini sağlamak devletin işi.
Silah yalnızca devletin güvenlik aracıdır.
Sen eline alıyorsan mevcut kamu düzenine baş kaldırıştır. Devlet içinde devletçilik oynamana müsaade edilemez.
Siyasi uzantıların aracılığı ile viyaklamanın bir anlamı yok... Bu millet sabırlı ve hoşgörülü bir millettir. Birlikte yaşama kültürünü asırlar önce tesis etmiş bir millettir. Kardeşçe yaşamak isteyenle asırlardır yan yana olmayı bilmiştir, ihanet görmüş, sırtından hançerlenmiş ama hep küllerinden doğmayı bilmiştir. Biz bir düşer, bin doğarız... Bizimle düşen, bizimle doğar. İhanet ve zulüm hiç bir dönem payidar kalmamıştır. Aklını başına devşirme zamanı... Ekranlarını ve gazete sayfalarını sonuna kadar sana kullandıranlar sözde 'barış' adı altında ülkenin kazandığı ivmeyi yok saymaktalar. İç ve dış destekçilerin aracılığıyla gelinen nokta ortada. Onlarca şehit, onlarca saldırı… İnsana sormazlar mı 'senin zorun ne kardeşim' diye... İşte bu sorunun yanıtını sen bile veremezsin... Yol kesip vergi adı altında haraç alacaksın. Merdiven altı mahkemeler kurup seçilmişi yargılayacaksın.
Vatandaşın üzerinde korku dağları yaratacaksın. Gerekçesi ne? Bu oyunu görmemek için 'kör olmak gerekir' cümlesi bile hafif... Gözler kör, beyinler uyuşturulmuş, mantık devre dışı bırakılmış... Ya seninle beraber hareket eden seçilmişlere ne demeli? Bu kadar mı kirlenir hayat. Bu kadar mı yalanı üst üste koyup adına insanlık denir. Gözlerinizin içindeki öfkeyi, elinize, yüzünüze bulaşan kanı temizleyin... Yoksa siyasi hiç bir söyleminizin toplum nezdinde karşılığı yok.
Bu coğrafyada birlikte yaşama arzusu olanlar hep KARDEŞ kalacak...