Zihinsel devrim yapmalı...
İnsanoğlu düşünen bir varlık...
Düşündüklerini hayata geçirebilme yetisine sahip.
Ve hatta düşünmenin ötesinde geleceği tasarlayan ufku geniş varlık. Fabrika ayarları bu şekilde kodlanmıştır... Hani yeri geldiğinde fabrika ayalarına dönmeli deriz ya... Son dönemde fabrika ayalarına dönmesi gereken o kadar çok ki...
Değil geleceğe projeksiyon tutmayı, günü planlamaktan acizler...
Fabrika ayarlarına dönmek bile kurtaracak gibi değil.
Hal böyle olunca düşünmek ve geleceği görmekle ilgili kafa yormayı bu hafta gündemime aldım...
Benim gündemim kişisel, peki Ankara'nın gündemi ne? Gündem ötesi... Filmin son galası gibi... Bakın yine düşünme eylemine davet çıkartıyorum.
Yaklaşık dört yıl önce planlanmış ve iki yıl önce de hayata geçirilmiş olan Ankara Bulvarı'ndan söz etmek istiyorum.
Büyüyen ve hızla nüfus artışı yaşayan Başkent'in altyapı ve üstyapı çalışmaları da bu bağlamda paralel gelişmeli...
Ulaşım, günümüz dünyasının en hızla gelişen sektörlerinden biri. Gelişmişliğine bağlı olarak kentlerin şehir içi ve şehirlerarası ulaşım aksları sürekli güncellenmeli...
Ankara Büyükşehir Belediyesi de bu bağlamda Başkent'in şehir içi ulaşım akslarını sürekli gözden geçiriyor.
Geçirmekle kalmayıp hayatın içine ilave ediyor. Ankara Bulvarı da bunlardan yalnızca biri... Neymiş efendim, konu mahkemeye taşınmış...
Mahkemeye taşıyan beşli belli... Sicilleri parlak değil.
Muhalif olmuş olmanın ötesinde kentin önüne takoz olmakla bilinirler...
Hayata dair pozitif bakış taşımayan düşünmekten yoksun tiplerdir...
Hep bir muhalefet ruhu taşırlar...
Taş üstüne taş koymak bir yere böbreklerindeki taşa bile kıpırdama hakkı tanımazlar...
Hayatları da hep o düşüremedikleri taşla devam eder. TRT Kent Radyo Ankara'da program partnerim Deniz Gürel'in bir repliğini kullanmak istiyorum... 'Ankara'ya dair iyi, kötü, çirkin' ne varsa... Bunların lügatında iyi yok... Hep kötü hep çirkin...
Ankara bu ülkenin Başkent'i... Gecikmişlikleri, ihmal edilmişlikleri var...
Günümüze fatura edilemeyecek ihmalleri...
Bu kentte hiç mi iyi şeyler olmuyor?
Oluyorsa hakkı da teslim etmeli...
Oluyor olmasına ama görmek istenmediğinde farkına bile varamıyorsunuz.
Ve bugün...
Pazarı pazartesiye bağlayan gece saatler 03.00'ü gösterdiğinde mahkemenin verdiği karar uygulamaya kondu... Ankara Bulvarı trafiğe kapatıldı... Çözüm mü? Bu hatadan dönmek yine mahkeme yoluyla mümkün... İlk davadan tam dört yıl sonra kapatma kararı veren mahkeme yine açmak için dört yıla ihtiyaç duyarsa halimiz harap demektir. Bir diğer ters uygulama ise mahkeme tarafından belirlenen bilirkişi... Beş kişilik bilirkişi heyetinden sadece Ankara'da yaşayan üye olumlu görüş belirtiyor... Diğer dört bilirkişi üyesi İstanbul'dan... Bir saatlik alan ziyaretinde kapatalım deyip çıkıyorlar işin içinde...
Bilirkişi heyeti mahkemeyi yanıltmıştır... Adaleti tesis edememiştir.
Tüm Ankaralının hakkını gasp etmiştir. Gecikmişmiş adalet adalet olmadığı gibi bu uygulama Ankaralının yaşamına müdahaledir...
Ankara'nın ve güzel ülkemin gelişiminde sicili bozuk bu zihniyeti tasfiye etmenin vakti gelmiş ve geçmiştir... Yıllardır her yatırım ve gelişime pranga vurmaya çalışan bu gezi-zekalı güruha fazla söylenecek söz yok... Eylem de eylemsizlik de ortada...
Zihinsel devrim yapamayanların hayata dair gelişmişliğe adapte olmalarını beklemek zihinsel bir hata olur...
Allah akıl fikir versin, düşünme sağlığımızı yoksun etmesin...