Bu neyin kafası
Sosyal medya dedikleri mecranın kontrolsüz kullanımı başa dert... İnsanın içindeki canavarı, üzerini örttüğü dürtüleri, bastırılmış duyguyu bir anda dışa vuruyor. Kimi zamanda bir cümlenin esiri olup çıkabiliyorsunuz. Anlatmak isteyip de anlatamadıklarınız gibi... Küçük bir hatanın yaşamınızdaki duruşu nasıl etkilediği ortada.
Hal böyle olunca kontrol edemediğiniz mecra, kontrol edemediğiniz anlık duygulara yenik düşüyor.
Sosyal medyayı en iyi kullananların başında siyasiler geliyor. Anlık duyguların ve tepkilerin kamuoyuna yansımasının yaşandığı bu kara tablo, kimine dert, kimine haberleşme aracı... Geride bıraktığımız haftanın en önemli Twitlerinden biri de X siyasi partimizin genel başkan yardımcısına aitti. Bu şahsın isminin önünde bir de profesör etiketi var. Ne mi yaptı? Yine bir medya grubuna saldırarak... "İt sürüleri" ifadesini kullanabilecek kadar cüretkâr oldu. Profesör doktor, milliyetçi bir siyasi partimizin genel başkan yardımcısı, eş, baba... Ne bileyim her şeyden önemlisi insan olduğu şüphesi var. Bu kadar mı gözü döner?
Düne kadar aynı masanın etrafında oturduğunuz dava arkadaşınıza saldırabilecek kadar ayarlar bozulabiliyorsa durup düşünmeli... İnsanlık bazen nasip meselesi olmaktan çıkıyor galiba...
Bu kin, bu öfke, bu saldırganlık niye? Bu tahammülsüzlüğün altında ne var? Bu kadar mı acımasız olunabiliyor. Tepkilerimiz neden hakaret boyutunda? İnsanlık kirleniyor...
Gönüller kırılıyor. Geleceğe sevgiyi hoşgörüyü değil, nefreti taşıyorsunuz.
Düzeysiz ve seviyesiz siyasi diliniz her yere salya sümük nefret tohumu ekiyor.
Ülkenin geçtiği süreç ortada. Milliyetçi duygularınız iflas etmiş durumda. Neyin kafasını yaşadığınız bilinmez bir denklem. Ne var ki bu millet, bu duruşunuzu tarih boyunca unutmayacaktır.
Konuşmuyor, iletişim kanallarını açık tutmuyorsanız erimeye mahkûmsunuz. Bir notu daha tarihe not düşmekte fayda var... O saldırdığınız medya grubu yıllar boyu milliyetçi gazetecilerin ekmek kapısı oldu. Sonuç mu? Tarih bilmez, gündelik siyasi hırs ve nefret dili ile saldırdığı o medya grubu yıllarca bu sektöre milliyetçi, vatanperver, dinine bağlı gazeteciler yetiştirdi. Bugünün bizleri, dün o tedrisattan geçtik.
Üzgün müyüz evet... Kırgınlığımız derin... Ne mi oldu? Hem Başbuğ Alparslan Türkeş hem de Enver Ören' in kemikleri sızladı...
Mekânları cennet olsun...