Hayata dair hayatın içinden...
Düne dair hayatı gözden geçirmek istiyorum.
Ne bu kentin sorunlarına ne ülkemin güzelliklerine ne de coğrafyamızın hemen yanı başında yaşanlara değinmek istemiyorum.
Daha bir hayatın içinden olsun istiyorum bu yazı…
Yaşanmışlıklar ve yaşanacaklar… Hayata tutunmuşluğun içindeki mücadele ve o mücadeleye kaynak olan pencereyi aralamak istiyorum.
Hep gözyaşı, barut kokusu ve sert söylemler yerine hayatın içindeki küçük tebessümlere özlemi irdelemek istiyorum.
Küçük bir tebessümün yeni bir dünya kurduğu mutlu yarınlar olsun istiyorum.
Umutsuzluk değil umutların yeşerdiği huzur dolu bir dünya kurulsun istiyorum.
'Nedir hayat?' diye sordunuz mu hiç kendinize?
Ya da daha önemlisi 'Hayat nedir?' sorusuna gerekli yanıtı verebildiniz mi? Tarifini yapabildiniz mi mutluluğun? Çok göreceli bir kavram olsa da bir tarifi var hepimiz için… Yaptığınız tarife göre mutlu oldunuz mu? Çevrenizdekileri mutlu edebildiniz mi? Kısa bir geçmişe yolculuk bu sorunun yanıtını verecektir mutlaka… Belki de birçoğumuz gibi şimdiye kadar, yanlış tarif almış olduğunuz ya da bazı eksikler bıraktığınız için başarısız olmuşsunuzdur.
Hayata nasıl bakarsanız, öyle görürsünüz.
Öncelikle hayatın anlamına sevgi katacaksınız. Her şeye sevgi… İnsana, doğaya, canlıya, cansıza, ama her şeye… Sonra, en az sevgi kadar saygı da ekleyip azımsanmayacak ölçü de umutla birlikte harmanlayacaksınız hayatı. Bu aşamada unutmadan, hayat tarifinin olmazsa olmazı 'aşk'ı ölçüsüz, 'barış'ı karşılıksız, 'insanlığı' yargısız, 'huzuru' beklentisiz ve kardeşliği de ekleyip harmanlamaya devam edeceksiniz. Daha neler mi gerekli? İşte bu sorunun yanıtı, sizin hayata hangi pencereden baktığınıza bağlı…
Sevgiye, aşka, hayata, dostluğa, kardeşliğe sarıldığımız mutlu bir hafta olsun...