Yine bir sonbahar mevsimi, yine aylardan eylül… İçinde yine de bir 'bahar' var. Yazdan kışa geçişin hazırlıkları. Sorun, sonbaharın 'hüznü' ise aşmak elimizde… Yeter ki içimizdeki 'bahar'ı kaybetmeyelim.
Tatilin son deminden iş yoğunluğuna hızlı bir geçiş yapılan günlerdeyiz. Tatlı telaşların, koşuşturmaların başlangıcı… İlk kez okullu olacakların, diplomayı alıp hayat kapısını aralayanların ayı… İş, aş, eş telaşı gibi… Hayatın ta kendisi aslında tüm bu yaşanmışlıklar. Mevsimler gibi her dönemin de kendine özgü tatlı telaşları var.
Hani deriz ya, 'her yaş kendi içinde güzeldir' diye. Her bir hedefe varış, ömürden tüketilen gündür aslında. Hayata dair hedeflere ulaşılması yenilerin sırada olduğunun anlamıdır. Ulaşılabilir olmasıdır temel esas. Kurulan hayal kadar hedefin ulaşılabilirliğidir mutluluğa açılan pencere. Ulaşılamayacak hedef kadar ulaşılamayacak hayal de yorar insanı. Kanaattir, sabırdır, şükürdür mutluluğun formülü…
Elindekini kıymetlendirmektir. Sahip olduklarını korumak onu yaşatmaktır… Kaybedince değerini anlamak değildir. Varken, yanındayken onu özümsemektir, hayata tutunmaktır. Bahşedilen bu coğrafyada yaşama şansımız gibi. Ben eylülüde ülkemi de yaşadığım şehri de seviyorum. Tüm sevmeler mutlu ediyor. Söz sevmekten açılmışken haftanın son gününe ilişkin bir dip not düşeyim.
Eylülle birlikte bölge çalışmalarına hız verdik. Bu kapsamda Aksaray Belediye Başkanı Haluk Şahin Yazgı'nın davetlisi olarak 32. Uluslararası Aksaray Ihlara Kültür Turizm ve Sanat Festivali'ne katıldım. Yazgı Başkan'ın ilk dönemi ama kentte müthiş seviliyor. Aksaray'ın yazgısını değiştirecek gözüyle bakılıyor. Kısa sürede ortaya koyduğu projelerle ufkunu da ortaya koymuş. Biz yine dönelim festivale… Festival kapsamında Gagavuz Sanat Topluluğu dans ekibinin gösterisi ayakta alkışlandı. İçten samimi ve duygusal bir konuşma yapan Gagavuz Kültür ve Turizm İdare Bakanı Vasili İvancuk, "Biz Türk kanındanız. Gagavuz'dan sizlere selam getirdik. Buraya 30 kişi geldik ama 175 bin Gagavuz Türkleri de davet bekliyor" diyerek kendi enstrümanı ile kısa bir de müzik resitali sundu. Ve 'Bizi ihmal ettiniz. Bizi bırakıp gideli yıllar oldu. Gelin artık' sözleriyle hasretini özetledi. Bu sözler aynı zamanda bizim geç kalmışlığımızdı. Aynı sözleriBosna'da duymuştum. Osmanlı coğrafyasında birlikte yaşadıklarımızın bize özlemi, aynı duyguları gördükçe yüreğimden bir şeylerin koptuğunu hissediyorum.
Duygularım göz pınarlarıma yansıyor.
Dünya coğrafyalarında yaşananlara tanıklık ettikçe Türkiye sevdam aşka dönüşüyor. Kendini sevmeyen kimi sevebilir ki? İşe kendimizi sevmekle başlarsak o kadar çok sevecek nedenimiz olur. Nasıl bakarsanız öyle görürsünüz. Bir de geç kalmayın… Ne sevmeye ne de ulaşmaya. Öyle ise sevgiyle baktığınız mutlu bir hafta olsun…