Manşet ve "şe-ref-siz"-lik...
Biz gazeteciler haberimizi kaleme almadan önce kılı kırk yarar ve en ince ayrıntılarını araştırırız. Kişilik haklarına hakaret ve küfür dilinden uzak dururuz. Güven en önemli unsurdur bizim için…
Bilgi çok değerlidir. Ama bilgiden daha kıymetli olan ise haber kaynağıdır. Onun içindir ki haber kaynaklarımız hep saklıdır.
İnsan odaklı haberlerimize özen gösteririz… Her canlı kıymetlidir. Yaradandan ötürü… Hal böyle olunca yazdıklarımızı 'şerefsiz'likle itham edecek kadar şerefsiz olanlaradır sözüm…
Kaçmadık… Doğduğum, doyduğum topraklardayım. Ay yıldızlı bayrağın altındayım. Ne İngiltere'de ne de bilmem nerdeyim…
Ne de ülkemi şerefsizce başka ülkelere gammazladım. İtham ettiğiniz 'şeref'siz kelimesinin anlamına gelince… Onursuzca… Hain… Olan ben değilim…
Hani kamyon şoförlerinin çokça kullandığı küfürlerden biri ya… Bazen hitap şekli olarak kullanılmıyor da değil.
Şeref ekmeğinin peşinde koşmaktır. Şerefsizlik ise hainliktir… Adiliktir… Vatanı satmaktır. Alçaklıktır. Şerefi kapı eşiğine bırakıp ülkeyi terk etmektir. Sıvışmaktır…
Bu ülkenin tüm nimetlerinden yararlanıp sonra ülkeyi kan gölüne çevirmektir. Bir canım var bu ülke topraklarında saklı…
Geceler yalancı olsun. Gündüzler sana kalsın. Bana ölüm kavuşmak olsun… Hasret seni kasıp kavursun.
Suç senin değil, suç benim olsun. Ben ki bu ülkenin bekası için kurşuna göğsümü siper edeyim. Sen ki soluğu düşmanımın koynunda al…
Şeref bana, şerefsizlik sana… Bu ülke insanını sırtından vuran sen… Bir gün ağlayacaksın…
Bugünler gelip geçecek. Dönmek istediğinde aklına hep ben geldiğimde, artık vakit çok geç olacak. İyi şeyler yapıldığında da kullanılır… Vay şerefsiiiiz nasılda sıvıştı… Bak iyi yaptıklarınıza bir örnek... Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ülkeyi satmak misaliii… Başarılı bir şerefsizlik…
Sen hep 'şeref'siz kalacaksın…