Nöbet ve gözyaşı...
Hain FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz kalkışmasının ardından tüm yurt genelinde olduğu gibi Ankara'da da nöbetler aralıksız devam etti. Kalkışmanın en şiddeti ve sert yaşandığı yer başkent. Kızılay Meydanı ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin önündeki nöbetler bu direnişin de başkenti oldu.
Dün son nöbet İstanbul Yenikapı ve 80 ilde aynı anda tutuldu. Tüm dünyaya birlik ve beraberliğimizin en güzel ve etkili fotoğrafıydı. Türkiye'nin tüm renkleri İstanbul'da nöbete durdu.
Aynı saatlerde başkentlilerin Kızılay'daki nöbeti de ilk günkü disiplinle sürdü. Kırk yıllık ihanet 40 günde bitmeyecek… Bu bağlamda uyku haram… Bir daha uyanmamak üzere uyursak bu coğrafyada bize yaşam hakkı tanımazlar. Zor bir coğrafyadayız…
Yedi düvelin gözünü diktiği bu coğrafyada kıyamete kadar var olmak için her daim güçlü olmalıyız. Bu güçlülük siyasi, ekonomik ve askeri olmalı… Bunların biri eksik olursa ihanet şebekeleri içimize sızacak fırsatı bulur. 15 Temmuz akşamı yaşanan kalkışmanın ardından en büyük darbeyi yine silahlı kuvvetlerimiz aldı.
Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bizim için kutsaldır. Peygamber ocağımızdır. Bu ordu bu millet İslam'ın son kalesi. Bu kale ülkesiyle birlikte güçlü ve itibarlı olmalı…
Ülkesine hizmet edebilmek için çocukluğunu, geleceğini ve canını feda eden milletin ferdi olmanın gururunu yaşamak da ayrı bir gurur… Biz bu yaşananları hiçbir zaman hak etmedik. Güçlü olmamızı istemeyen güçlerin kırk yıldır ilmek ilmek içimize ördükleri bu ağın bir günde sökülüp atılacağını düşünmek yanılgı olur. Nöbet mahallerinde günlerdir gözyaşı dinmiyor… 15 Temmuz akşamı yaşanan kalkışmanın karşısına dikilen bu milletin hikayeleri ortaya çıktıkça ne büyük bir badireyi bireysel kalkışma ile önlediğimiz ortada…
Bir daha gözyaşı dökmemek vatanımızın birlik ve beraberliğine kast edenlerin çıkmaması için kırk yılda içimize nüfuz eden bu ihanet şebekesini süratle vücudumuzun dışına atmalıyız.
Tolerans kelimesini lügatimizden çıkartalım…