Dün bitti… Bugün de bitecek. Yarın ve yarınlar hep olacak.
Bizim mesleğin bugünü hiç olmadı. Hep yarını ve yarınları konuşuruz. Huzurunuza 'daha iyisi' ile çıkmaktır tüm kaygımız.
Rutin haberciliğe esir düşmemektir.
Siz okurlarımızın huzurunda özel manşetlerle var olmaktıruğraşımız. Hal böyle olunca bir atlet kadar hızlı ve maratoncuolmak zorundayızdır.
Yaşanmışlıkların, yaşanacakların mesleğidir bizim işimiz.Doğru, objektif ve yalın haberciliktir temel esasımız…Doğru bildiklerimizden şaşmamaktır ilkemiz.
Sizin adınıza kavganın içine cesurca, korkmadan yürümektir.
Üstü örtülmek istenenin üstünü aralamaktır. Çamur atanlara,iftirada bulunanlara 'dur' demektir, bizim işimiz. Onların anladığı dildir kullandığımız dil.
Haberi iyi biliriz. Ancak bilmediğimiz tek şey çamur atmakta sizin kadar maretli olmadığımız. İtiraf etmek gerekirse biz bu işi sizin kadar beceremiyoruz.
Masa başı üretimlerle ne siz ne de meslek bir yere varamaz. Habercinin yargıç ve infazcı rolünü üstlenmesi meslek kavramını oluşturan bir şey değil.
Özgürlüklerden dem vura durun… Hangi gelişmiş ülkede bu kadar ahkam kesip belden aşağı habercilik yapabilirsiniz. Çağdaş hukuk normlarından bahseden batılı devletlerinhangisinde meslektaşlarımız ülkesinin değerlerine küfredebilir.
Değil o küfürlü, aşağılayıcı manşetleri atmak cesaret dahi edemezler.
Ben bir gazeteci olarak değil, ülkesini seven bir birey olarak utanıyorum.
Başbakanı'na, ülkesine, milletine, değerlerine küfreden bir anlayışın ürünüsünüz… Sonra çıkıp basın özgürlüğünden söz edeceksiniz. Hiç inandırıcı değil.
Sizin özgürlüğünüz benim özgürlüğümü nasıl yok sayar? Bu nasıl çifte standart, bu nasıl özgürlük anlayışı? Birbirimizi anladığımız, özgürlüğümüzün özgürlüğü yok saymadığı, küfrün değil anlayışın hakim olduğu güzel bir hafta olsun…