Bir pazartesi klasiği...
Hemen her hafta bu sütunlarda sizlerle hasret gidiyorum. Kimi zaman duygusal, kimi hafta siyaset bazen de kendimizden bir şeyler karalıyorum. Etrafta olup bitenlere kayıtsız kalmamak adına doğru bildiklerimizi çok güçlü bir sesle haykırıyoruz.
Kimsenin aklında soru işareti bırakacak hiçbir habere imza atmıyoruz. Söz konusu Ankara ve Türkiye olunca sesimizin dozu daha da artıyor.
Geride bıraktığımız hafta içersinde SABAH Ankara manşetlerine baktığınızda bunu çok net anlamak mümkün.
***
Haberleştirdiğimiz ve manşete taşıdığımız konuların tamamı bu coğrafyanın gerekliliği. Kimseyi suçlamıyoruz.
Asla kendimizi yargıç yerine koymuyoruz. Yaptığımız sadece habercilik... İşimizin adı bu olduğuna göre dün yaptıklarımızı bugün hatta yarın ve gelecekte de yapacağımızın teminatıyım. SABAH Ankara bu şehirde yaşanan hiçbir gelişmeye, olaya veya yaşanmışlığa kayıtsız kalamayacaktır. Hiçbir kurumu zan altında bırakmıyoruz. Var olduğuna inandıklarımızı, yaşanmışlıkları kamuoyuna taşıyoruz. Hal böyle olunca kimse karşımıza çıkıp 'ne oluyoruzu' sorgulamasın.
Sorgulanması gereken iç dünyadaki yanlışlıklar olmalı.
Kısacası gazete olarak kamuoyunu aydınlatma ve sorumluluklarımızın bilinci ile hareket ediyoruz.
Hani Anadolu'da bir tabir vardır ya… 'At izi, it izine karıştı' diye… İşte bu noktada izleri de karıştırmamak adına son derece titiz davrandığımızın bilinmesini isterim.
Meslek hayatım boyunca hiçbir zaman doğru bildiklerimi söylemekten ve bunları haberleştirmekten geri durmadım. Kimsenin 'dikte' etmesine müsaade etmedim. SABAH Ankara'da atılan her manşetin muhatabı benim. Sorumluluğu da bana aittir.
İnanmadıklarımı kimse bana yaptıramaz.
Bu ülkenin önünde güzel günler var. Bu ülke insanı ne çektiyse örgüt ve onun yapılanmalarından çekti. Vakit temizlik vakti ise bize düşen evimizin önünü temizlemek… Sağlık ve mutluluk dolu bir hafta olsun…